Yeşil sermaye bize ne zaman gelecek?
Wikipedia’ya göre “yeşil sermaye” ifadesi, Türkiye’de şeriati destekleyen şirketlerin sağladığı finansman için kullanılmaktadır.
Bir de, global ekonomik kriz sürecinde finans sıkıntısının aşılması için Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere yaklaşık 20 İslam ülkesi bankasının oluşturduğu bir “İslami yeşil sermaye” var.
Benimse altını çizmeye çalıştığım yeşil sermayenin dini ve mezhebi yok.
Bu noktada güdüleyici olan sürdürülebilir kalkınma - sürdürülebilir çevre anlayışıdır. Gerek firma, gerekse ülkeler düzeyinde kalkınma ve gelişmenin, doğayla uyum içinde olduğu sürece sürdürülebilir olduğu görüşü hakimdir.
Özellikle 21. yüzyılın küreselleşen dünyasında ortaya çıkan iklim değişikliği ve kaynak kıtlığı gibi problemler karşısında yeni arayışlar, yeni çözümler üzerinde durulmaktadır. Yoksulluk ve işsizlik hızla artarken, dünyanın kaynakları hızla tükenmektedir. Tam da bu noktada sosyal ve çevresel sorunlara kitlesel çözüm arayan yeni bir kavram “yeşil ekonomi”dir.
Yeşil ekonomi genel iktisat teorisinin yenilenme ihtiyacını dile getirmektedir. Günümüzün fosil enerjiye dayalı ekonomilerinin yaydığı karbondioksit emisyonunu kimin, ne şekilde azaltacağı tartışmasında “yeşil ekonomi” nin söyleyecek sözü ve çözüm önerileri vardır.
Bugünün küresel pazarından kim/lerin beslendiği malumdur. Yeşil ekonomide ise küresel pazarlarda teknolojik inovasyonunu yaratan ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapanlar kazanacaktır. Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji yatırımlarına sağlanan finansman türü ise “yeşil sermaye” olarak isimlendirilmektedir.
Küresel iklim değişiklikleri yavaş, yavaş yatırımlara kaynak sağlayan finans sektörünü de “yeşillenmeye” yöneltti. Sayısız finans enstitüsü, kalkınma bankaları ve ticari bankalar hem kredilendirme kriterlerini, hem de kendi iç yönetimlerini “çevre dostu” yapmaya yöneldiler.
Bunun için çevresel yönetim standartları geliştirmeye çalışıyorlar. İç yönetimleriyle ilişkili olarak, iş yerlerinde enerji (elektrik, su gibi) ve atık kullanımının daha iyi yönetimi üzerinde çalışılmakta, iş seyahatleri telekonferanslarla azaltılmaya çalışılmaktadır. Kağıt tüketimini azaltmak için, fotokopi, faks yerine bilgisayardan kopyalama yapılmaktadır.
Bir yandan finans enstitüleri kendilerini çevre dostu yaparken, kredilerini de yeşillendiriyor. Krediye konu olan projenin finansmanı analiz edilirken, sözkonusu projenin çevreye yaratacağı risk de hesaplanıyor.
Global finansal kriz, küresel ısınmaya karşı harekete geçmek için bir engel gibi görünse de, tam tersi, istihdam ve ekonomiyi canlandırmaya yönelik politikalar küresel ısınmaya karşı yapılacak mücadele ile pek çok ortak nokta taşımaktadır.
Geride bıraktığımız günlerde Çevre Mühendisleri Odası tarafından Çevre Mühendisleri Çalıştayı gerçekleştirildi. Açılışta konuşan ilgili Bakan Kemal Dürüst, “KKTCde gelişim kaçınılmazdır. Gelişme demek inşaat, yatırım demektir. Bunu yaparken çevre faktörü göz önünde bulundurulmalıdır”dedi.
Bu çalıştaydan çıkacak sonuçlar, çevre mühendislerini mutlu edecek kararlara, sürdürülebilir bir kalkınmayı destekleyecek uygulamalara dönüşecek mi, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, çevreye dost standartları benimsemeli ve gündelik yaşamımızın her alanında yeri geldikçe uygulamalıyız. www.kibrispostasi.com / 07.09.2010