“Yeşil Ekonomi” de ne ?
“Türkiye Enerji Verimliliği Stratejileri” geçen hafta sonu Kayseri’de açıklandı. Daha doğrusu “Yeşil Ekonomiye Geçiş”e start verildi. Türkiye “slogalar” ülkesi. Stratejileri de öyle; bir garip! Bugün var, yarın yok. Ayrıca, bizim ülkemizde adım başı start verilir ve birbirine taban tabana zıttır bu startlar. Hâl böyle iken Kayseri’de verilen startın ne kıymeti olabilirdi ki? Giderken aynen böyle düşünüyordum ama gördüklerim beni şaşırttı.
Her şeyden önce startı Enerji Verimliliği Derneği (ENVERDER) verdi. Ki, ENVERDER‘in Genel Başkanı Erkan Gürkan bu gibi konularda rüştünü ispatlamış bir bürokrat. Basiretli ve aynı zamanda tuttuğunu koparan cinsinden. Ayrıca, teşkilatçı da. KOSGEB’i KOSGEB yapan sistemi o kurdu mesela. Toplantıya Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (AKİB) ev sahipliği yaptı. AKİB Başkanı Adnan Ersoy Ulubaş, birkaç ay öncesine kadar TİM yönetiminde görev yapıyordu ve finanstan sorumlu başkan yardımcısıydı. Doğruluğundan emin olmadığı bir projeye değil ev sahipliği yapmak, su bile vermez; o kadar sağlamcı. Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurulu (URAK) Başkanı Ali Koç, tatilini yarıda kesip yurt dışından geldi. Sırf stratejinin arkasında olduğunu göstermek için yaptı bunu. Hakeza, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız. O da aynı nedenden dolayı oradaydı.
Toplantıya iştirak edenler arasında çeşitli üniversitelerin öğretim üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve bürokratlar da vardı. Hepsinin maksadı aynıydı. Enerji sektöründe yaşanmaya başlanan yenilikleri ve o yeniliklerin getireceği değişimi görmek için oradaydılar. Bilhassa iş adamları ve sanayiciler. Bu değişimin işlerini ne yönde etkileyeceğini görmekti yegane gayeleri.
Erkan Gürkan’ın gündeme getirdiği “Yeşil Ekonomi” gerçekten önemli bir konu. 30, bilemedin 50 sene sonra dünyanın mevcut petrol ve doğalgaz rezervi bitiyor. Başta ABD olmak üzere tüm ülkeler ALTERNATİF ENERJİ peşinde. Güneş, rüzgâr ve sudan elde edilen enerji aynı zamanda çevre dostu. “Yeşil Enerji” denmesinin nedeni de o zaten. Bir de Yeşil Ekonomi var; o daha farklı ve de kapsamlı, oldukça kapsamlı. Yeşil Enerji birçok ürün ve hizmeti değiştireceğe benziyor. Hepsi değişmese bile önemli bir kısmı değişime uğrayacak ister istemez. Elektrikli otomobiller yaygınlaştığında 14 bin akaryakıt istasyonunun değişmeden kalacağını düşünmek mümkün mü? Pompa gidecek, akü gelecek en azından. Hasılı, “Yeşil Ekonomi” demek; binlerce yeni iş kolu ve meslek demek. ABD‘de 21 milyon kişinin mesleğinin değişeceği tahmin ediliyor.
Mesele şu: Türkiye geçmişte olduğu gibi bu değişimin de takipçisi mi olacak? Yoksa aktörü mü? Göreceğiz!.. www.turkiyegazetesi.com.tr / 17.08.2010