Türkiye rügarda üçüncü sıraya çıkacak 

Türkiye 2020 yılına kadar 15 bin megavatın üstünde bir rüzgarı sistemine bağlayabilecek koşulları oluşturmuş durumda.

Piyasası Düzenleme (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, 2010 yılı içerisinde 3 bin 400 megavatlık ilave bir kurulu gücü sisteme entegre etmiş olacaklarını belirterek, bunun da yüzde 60 lık bölümünü yenilenebilir enerji kaynaklarının oluşturacağını bildirdi.

Köktaş, yenilenebilir enerji  kaynaklarını  kullanmaya yönelik hızlı artışın da beraberinde bir karbon piyasası, ticaretinin oluşması anlamına geleceğini vurguladı.

EPDK da düzenlenen Uluslararası Karbon Ticareti ve Türkiye nin Uyumu konulu panelde  konuşan  Köktaş, Türkiye nin karbon ticareti açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu, bu potansiyeli oluşturan unsurların başında ise son yıllarda giderek artan yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarının geldiğini söyledi.

Türkiye nin 2004 yılında Birleşmiş Milletlerin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf olduğunu hatırlatan Köktaş ayrıca Kyoto Protokolünün de TBMM tarafından 5 Şubat 2009 tarihinde onaylandığını kaydetti.

Türkiye nin bir taraftan kirletici özelliğine sahip enerji kaynaklarına sahip olduğunu anlatan Köktaş, aynı zamanda çok ciddi yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olmasından dolayı potansiyel olarak enerji anlamında temizleyici bir özelliği de olduğunu söyledi.

Kısa bir süre içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir kısmını kullanmaya yönelik projeleri ülke olarak yürürlüğe koyduklarını belirten Köktaş, bu kapsamda 2023 yılına kadar Türkiye nin su kaynaklarının tamamını kullanmış olacağını ifade etti.

TÜRKİYE KISA BİR ZAMANDA RÜZGARDA ÜÇÜNCÜ SIRADA OLACAK

Rüzgar kaynaklarının önemli bir kısmını kullanmaya yönelik çalışmaların da önemli bir noktaya geldiğine işaret eden Köktaş, şöyle devam etti : Bir miktar zaman kaybettik belki ama sonuçta gelinen nokta şudur, Türkiye 2020 yılına kadar 15 bin megavatın üstünde bir rüzgarı sistemine bağlayabilecek koşulları oluşturmuş durumda. Şu ana kadar 3 bin 500 megavatlık bir rüzgar enerjisi lisansı vermiş durumdayız. Bunlardan yaklaşık bir kaç hafta öncesine kadar 150 megavat civarında bir kısmı sisteme enerji verir durumda, yani işletmeye açılmış durumda. Kalan kısmın, bir kısmı yatırım halinde, bir kısmı diğer finansman temini aşamalarına devam ediyor. Baktığımızda kısa bir süre içerisinde 1 Kasım değerlendirmeleriyle beraber; yaklaşık 8 bin 448 megavatlık ilave rüzgar enerjisinden elektrik üretmeye yönelik lisans vermiş olacağız, kısa bir süre içerisinde. Bu şu anlama geliyor. AB ülkelerine baktığımızda hali hazırda 2009 yılı sonu itibariyle 24 bin megavat ile Almanya bir numara, 19 bin megavatla İspanya ikinci sırada. Üçüncü sıradakilere baktığımızda iki-üç ülke 4 bin 500 megavatlarda. Bu şu anlama geliyor Türkiye, rüzgar enerjisinde kısa bir süre sonra üç numaraya yerleşmiş olacak.

İYİ KARBON PİYASASI POTANSİYELİ VAR

Diğer yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya yönelik, teşvik çalışmaları da dahil olmak üzere bir çok çalışma yapıldığını belirten Köktaş, YEK Kanunu olarak da bilinen Yenilenebilir Enerjiye teşvik vermeyi içeren unsurları içeren kanun tasarısının muhtemelen Meclis kapanmadan önce çıkmış olacağını söyledi.2009 yılında 2 bin 830 megavatlık bir kurulu gücün sisteme entegre edildiğini bildiren Köktaş, bunun yaklaşık yüzde 50 sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından oluştuğunu kaydetti.

Köktaş, 2010 yılı içerisinde de 3 bin 400 megavatlık ilave bir kurulu gücü, sisteme entegre etmiş olacaklarına işaret ederek, Bunun da yüzde 60 lık bir bölümü yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. dolayısıyla Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya yönelik hızlı bir artış beraberinde, beraberinde bir karbon piyasası, ticaretinin de oluşması anlamına gelecek. Dolayısıyla ülkemiz yakın gelecekte iyi bir pazara iyi bir karbon piyasasınını oluşmasına yönelik bir potansiyeli içeriyor diye konuştu.

Çevre ve Orman Bakanlığı İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti Şube Müdür Vekili Mehrali Ecer de sera gazı emisyonun 1990 da 187 milyon ton iken 2008 yılında 367 milyon tona çıktığını bunun da yaklaşım yüzde 95 lik artış denk geldiğini ifade etti.

Sera gazı emisyonundaki 367 milyon tonun da yüzde 76 sının enerji ve ulaşım sektöründen kaynaklandığına işaret eden Ecer, diğer kısımların ise atıklardan kaynaklanan metan gazından, sanayiden, tarımdan kaynaklandığını belirtti.

İklim değişikliği ve emisyon artışı ile mücadele için azaltım ve uyumun gerektiğini vurgulayan Ecer, bunun için enerjide, enerji verimliliğinin, sanayide temiz sanayi üretimi seçiminin, ulaştırmada yakıt kalitesinin iyileştirilmesinin, atıkta düzenli depolamanın, tarımda da yutak alanların kapasitesinin artırılmasının önemli olduğunu kaydetti.

Çevreci şirketler, azalttıkları karbon kadar, çevreye yasal limitlerinin üstünde karbon salan firmalara karbon kredisi satabiliyor. Böylece yeni teknoloji kullanan firmalar, arta kalan emisyon kotalarını daha eski geleneksel ve daha çok karbon salınımı yapan firmalara satarak para kazanabiliyor. Pazarın büyüklüğü 60 milyar doları bulurken, sistemle, dünyadaki karbon salınımında bir dengenin kurulması ve aşamalı olarak azaltılması hedefleniyor. www.patronlardunyasi.com / 23.06.2010