Amerika Birleşik Devletleri Kopenhag’taki BM iklim konferansında mümkün olan en güçlü sonuca ulaşabilmek için kararlıdır. ABD, Kopenhag’ta ve sonrasında iklim zorluklarıyla mücadele edecektir.
Hem bu kararlılığı, hem de bu amacı gerçekleştirmede global topluluğu da görme isteğimizi göstermek için, Başkan Obama, Kopenhag’a giderek bu konferansa katılacaktır. Kopenhag, iklim değişikliğine yönelik küresel bir çözüm bulmaya çalışmak için önemli bir fırsatı temsil etmektedir ve 90’dan fazla ülkenin başkanı konferansta boy gösterecektir. Dünya izlemektedir.
İklim değişikliği, gezegenimizin yüz yüze olduğu en büyük zorluklardan birisidir ve etkileri şimdiden barizdir. Deniz seviyeleri yükselmekte, okyanuslar daha asitli olmakta ve fırtınalar daha şiddetli ve sıklıkla görülmektedir. Buzullar ve Kuzey Kutbu Denizi yok olmakta, su kaynakları ise giderek daha çok risk altındır. Bu değişiklikler sadece çevreyi değil, aynı zamanda güvenliği ve istikrarı da tehdit etmektedir.
İklim değişikliği, küresel bir sorundur ve küresel bir çözüm gerektirmektedir. Bu amaçla, Amerika Birleşik Devletleri, BM görüşme süreci aracılığıyla uluslararası bir anlaşmaya ulaşmak için diğer ülkelerle birlikte hareket etmektedir. Hukuken bağlayıcı bir anlaşmayı desteklemekteyiz ancak, dünya liderleri, Kopenhag’ın kısa çerçevesinde bir anlaşmaya varmanın olası olmadığına inanmaktadırlar.
Bunu akılda tutarak, başlıca ekonomilere sahip ülkelerin, hemen işe başlanabilecek ve iklim değişikliği ile savaşmak amacıyla gerekli kurumları kurmaya yardım edecek güçlü ve işlevsel bir uzlaşıya varılması için gereken her şeyi yapmaları hayatidir. Danimarka Başbakanı Rasmussen’in ilk ortaya koyduğu bu anlaşma fikrinin, tüm dünya liderleri arkasında durmalıdır. Bu, tüm görüşmelerdeki esas konuları kapsayan güçlü ve kesin bir taahhüt olacaktır : İklim değişikliği ile savaşım, adaptasyon, finansman ve teknolojik destek, şeffaflık ve denetime açık olma.
Başkan Obama, Birleşik Devletlerin kendi üstüne düşeni yapmasına öncülük edecektir. Bu zorlukla baş edebilmek için daha önce yaptığımızdan çok fazlasını, hem temiz enerji, iklim güvenliği ve ekonomik düzelmeyi ilerletecek yerel politikaları destekleyerek, hem de güçlü bir şekilde uluslararası sorumluluk taşıyarak yapmaktayız. ABD, emisyonlarda azaltma hedefini, iç hukuğuna uygun şekilde 2020’de 2005 seviyelerinin %17 altına çekerek masaya koymaya hazırdır. Bu hedef 2025 yılında emisyonlarda %30 azaltma ve 2030 yılında %42 azaltma yoluna bizi koyarak, Başkanın 2050 yılına kadar %83 emisyonları azaltma hedefiyle de uyumludur. 1990’daki çizgimizle karşılaştırıldığında, bu yolla 2025’te %18 azaltma ve 2030 yılında da %32 azaltma anlamına gelmektedir.
Ancak, Amerika Birleşik Devletleri tek başına bu sorunu çözemez. Başarı için herkesin davranması gereklidir. Bu amaçla tüm başlıca ekonomilerin, Kopenhag’ta varılacak herhangi bir anlaşmada, iklim değişikliği ile savaşım planlarını sunması ve bu planların arkasında durmaya niyetli olduklarını kesin şekilde belirtmesi gerekmektedir. Bu yönde teşvik edici işaretler görmekteyiz.
Şeffaflık her anlaşmada temeldir – ülkelere, diğer ülkelerin taahhütlerini sürdürdükleri güvenini verir ve yeterince emisyonları azaltıp azaltmadığımıza dünyanın karar vermesini sağlar. Bütün başlıca ekonomiler, Kopenhag’ta güçlü şeffaf bir rejim konusunda hemfikir olmalıdırlar.
Sonuç olarak, uluslararası bir anlaşma, sadece eğer tamamlayıcı olursa ve dünyayı daha az karbonlu bir ekonomiye götürerek kalıcı bir gelişime yol açarsa başarılı olabilir. Ülkeler için, özellikle de en fakir ve hassas olanlar için, mali ve teknolojik destek sağlamalı ve onlara emisyonları azaltmada yardımcı olarak iklim değişikliğine adapte olmalarında yardımcı olmalıdır. İklim değişikliğine çözüm bulma tüm ülkelere fayda sağlayabilir – dünya çapında yatırım ve iş alanı yaratıp dünyanın yüz milyonlarca fakirine enerji hizmeti götürebilir.
Böyle bir anlaşma, artan bir şekilde tehlikede olan su stokları nedeniyle Kıbrıs ve bölge vatandaşlarına kesinlikle yarar sağlayabilir. ABD elçiliğinde bizler, ada çapında girişimleriyle, çölleşme, su yönetimi ve Kıbrıs için başlıca önemli olan sulak alanların geleceği, su kuşlarının korunması, kıyı yaşam alanlarının hassasiyetleri gibi diğer konulara el atan yerli çevrecilerin kararlı çabalarını selamlıyoruz. Böyle işbirlikleri sayesinde bir fark yaratmaya başlayabiliriz.
Kopenhag, bu sürecin sonu değildir. Dünyanın en büyük zorluklarından biriyle baş edebilmek için daha geniş kolektif bir taahhüdün bir parçasıdır. Kopenhag, bizi hemen yasal bir anlaşmaya doğru işe koyacak bir uzlaşmaya varmak ve düşük karbonlu global bir ekonomiye geçişi hızlandırmak için bir fırsattır. Bu fırsatı yakalamamız önemlidir. Kıbrıs dahil hepimiz daha fazlasını yapmak için taahhütte bulunmamız gerekmektedir.
Frank URBANCİC (ABD Büyükelçisi) / www.kibrisgazetesi.com / 12.12.2009
