Düşük karbon ekonomisine geçiş ...
 
 

Yalçındağ : Türkiye emisyon azaltımında AB’nin siyasi baskısını hissedebilir …

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, AB’nin 2020 yılıda yüzde 20 emisyon, yüzde 20 enerji verimliliği hedefi koyduğunu, AB’ye yeni üyen olan, katılım sürecinde olan ve aday ülkelerin de bu doğrultuda hedef almalarını beklemekte olduğunu dile getirerek, “ Türkiye, emisyon, azaltım yükümlülüğü konusunda AB’nin siyasi baskınsını hissedebilir. Şüphesiz, iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye üzerine düşeni yapmak durumundadır. Ancak gerçekçi bilgi ve veriye dayanan stratejiler geliştirerek, sanayisinin ve ekonomisinin kaldırabileceğinden fazla bir yük altına girmekten de kaçınmalıdır ” açıklamasında bulundu. Yalçındağı, Türkiye’nin düşük karbonlu, ekonomiye geçiş yönünde politikalar geliştirerek, enerji tasarrufu ve enerji verimliğini artırıcı önlemler alması gerektiğini belirterek, “ Mutlaka yenilenebilir enerji potansiyelimizi geliştirmeli, üretimde çevre dostu teknoloji ve teknikleri kullanmalı, AR-GE  faaliyetlerini desteklemeliyiz ” dedi.

 

“ Türkiye’de Düşük Karbon Ekonomisine Geçiş için Arayışlar ” başlıklı konferansta konuşan Yalçındağ, küresel iklim değişikliği ile mücadele ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş yolunda iş dünyasının daha aktif ve öncü bir rol alması gerektiğine inandıklarını söyledi.

 

BİLİMSEL VERİLER GÖZ ÖNÜNE ALINARAK GERÇEKÇİ, AKILCI POLİTİKALAR İZLENMELİ

Plansız sanayileşme, kentleşme ve hızlı nüfus artışına bağlı olarak, çeveresel sorunları yer kürenin daha fazla taşımasının mümkün olmadığını vurgulayan TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, “ Bilimsel verileri ve analizleri göz önünde bulundurarak gerçekçi, akılcı ve vziyon politikalar izlemeyiz ” dedi. Dünyanın bir yandan küresel ekonomik krizin yarattığı gelir kaybı, işsizlik gibi sorunlarına çare ararken, bir yandan da küresel iklim değişikliği ile mücade etmek durumunda olduğuna dikkat çeken Yalçındağ, “ İklim değişikliği çok boyutlu bir küresel tehdittir. Bu tehditle baş etmek zor ama hala mümkün ” dedi. Bunun için tüm ülkelerin ortak ve samimi mücadelesinin şart olduğunu vurgulayan Yalçındağ, tüm dünyanın Aralık 2009’da Kopenhag’da yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Taraflar Toplantısı’ndan çıkacak kararları beklemekte olduğunu söyledi. Kopenhag’da siyasi bir karar alınması ve takip eden süreçte hukuki bağlayıcılığı olan bir protokolün imzaya açılmasının beklendiğini dile getiren Yalçındağ, “ Ancak gerek ABD’nin hala somut bir adım atmaması, gerekse Çin gibi emisyonları hızla artan ülkelerin sorumluluk almaya yanaşmaması, Kopenhag’a bağlanan ümitleri zayıflatıyor ” dedi.

 

Bu süreçte tüm ülkelerin sorumluluk almaları ve günlük siyasi retorikten ziyade, samimi, ve somut adımlar atmaları gerektiğini savunan Yalçındağ, “ Yeni anlaşma küresel, kapsamlı, gerçekçi, hakkaniyetli ve farklı ulusal şartlara ve imkanlara sahip ülkelerin de yer alabileceği esneklikte olmalıdır ” dedi.

 

KARBONLU EKONOMİYE GEÇİŞ İÇİN TEDBİRLER ALINMALI

Tarihsel sorumluluğu fazla olan gelişmiş ülkelerin, emisyon indirimi tedbirleri almaları gerekmekte olduğunun altını çizen Yalçındağı, sadece gelişmiş ülkelerin alacağı tedbirlerin yeterli olmayacağını, gelişmekte olan ülkelerin de tedbir almaları gerektiğini vurguladı. Yalçındağ, “ Kişi başı emisyon oranları ve tarihsel sorumluğu az olan ve giderek emisyonları artarak gelişmekte olan ülkelerin de emisyon azaltımı için ciddi tedbirler almaları gerekecektir. TÜİK’in verilerine göre önlem alınmadığı taktirde dünyamız, 2050 yılına kadar 4-5 derece ısınacak ve dünya ekonomisi ortalama yıllık yüzde 5 küçülecektir.Küresel iklim değişikliği ile mücadele ederken, alınacak önlemlerin yıllık maliyeti küresel GSMH’nın yüzde 1’i olacağı tahmin edilmekte ve çok büyük avantajlar ve ekonomik fırsatlar yaratacağı öngörülmektedir. Bunun için vakit kaybetmeden düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerekli tedbirleri almalı ve bunun ülkenin tüm politikaları ile bütünleşen yapıda ve vizyonda gerçekleştirmeliyiz. Böylece gerek ekonomik ve sosyal kalkınma, gerek iklim değişikliği ve gerekse enerji güvenliği konularında ortak ve birbirini tamamlayan stratejiler izlenerek, kazan kazan durumu yaratılabilir ” şeklinde konuştu.

 

ÜRETİM VE TÜKETİM ALIŞKANLIKLARINDA DEĞİŞİM DÖNÜŞÜME İHTİYACIMIZ VAR

Sanayileşme sürecine batılı ülkelerden sonra başlayan ülkemizin, iklim değişikliği konusunda tarihsel sorumluluğunun ise nispeten az olduğuna dikkat çeken Yalçındağ, kiş başına düşen sera gazı emisyonun düşük olduğunu, ancak 2007’de yapılan değerlendirmelerin, sera gazı emisyon artışını ciddi seviyelere geldiğini gösterdiğine işaret etti. Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının, 1990 - 2007 yılları arasında yüzde 119 artış gösterdiğinin altını çizen Yalçındağ, “ Burada en büyük payı yüzde 77 ile enerji kaynaklı ve yüzde 9 ile atık kaynaklı emisyonlar almaktadır. Bunu yüzde 7’şer payla tarımsal faaliyetler ve endüstriyel işlemler izlemektedir ” dedi. Uluslararası Enerji Ajansı’nın son raporunun, yıllardır süre gelen enerji politikaları devam ederse, iklim değişikliğinin etkilerinin daha ciddi ve önlenemez olacağı konusunda uyardığının altını çizen Yalçındağı, “ Dolayısı ile toplam küresel sera gazı emisyonlarının üçte ikisinden sorumlu olan enerji sektöründe, rakidal değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma prensipleri çerçevesinde gerek zihinsel, gerekse üretim ve tüketim şekli alışkanlıklarında değişim ve dönüşüme ihtiyacımız var ” dedi. Ciddi yatırımlar gerektiren bu dönüşümün, kolay olmayacağını vurgulayan Yalçındağ, “ Bunu tüm ülkelerin politikacıları ve özellikle de bireylerin insityafi ile bu gerçekleştirilebilir. Yeni teknolojilere yatırım yapılmasının yanı sıra, enerji verimliği tedbirleri alınarak ciddi tasarruf sağlanabilir ” dedi.

 

EMİSYON AZALTMANIN KÜRESEL MALİYETİ YILLIK 200 MİLYAR DOLAR

Düşük  karbonlu ekenomiye geçişin, ciddi maliyetleri de beraberinde getirdiğine dikkat çeken Yalçındağ, “ Birleşmiş Milletler çalışmalarına göre, emisyon azaltmanın yıllık küresel maliyetinin 200 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. Bu maliyetin ancak küçük bir kısmının uluslarararası fonlardan sağlanması müümkün olabilecektir. Bu durumda özellikle gelişmekte olan ülkelerin düşük karbonlu kalkınma plan ve stratejilerini geliştirerek, düşük karbonlu teknoloji ve yatırımları hızlandırmaları gerekmektedir. Kısa vadeli maliyetler, uzun dönemli faydalar ile denlgelenebilir ” şeklinde konuştu. Dolayısı ile Türkiye’nin gerek kamu, gerekse özel sektörün gerekli envanterleri ve bilgi çalışmalarını tamamlayarak, maliyet - fayda analizleri yapması gerektiği önerisinde bulunan Yalçındağ, “ Bunun yanı sıra orta ve uzun vadeli stratejiler ve eylem planları hazırlanmalıdır. Bu süreçte kamu özel sektör arasındaki iş birliği ve dayanışma azami boyutta önem arz etmektedir ” diye konuştu.

 

YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKALARINI GELİŞTİRMELİYİZ

Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele ve düşük karbon politikalarının AB’ye uyum perspektifinden de ayrı tutulamayacağının altını çizen Yalçındağ, şunları söyledi : “ Avrupa Birliği, 2020 yılında, 1990 yılına göre yüzde 20 emisyon  inidirimi ve yüzde 20 enerji verimliliği hedefi koydu. Kopenhag’da küresel bir irade gösterilirse azaltım hedefini yüzde 30’a kadar çekebileceğini beyan etti. Ayrıca, AB yeni üye olan, katılım sürecinde olan ve aday ülkelerin de bu doğrultuda hedef almalarını beklemektedir. Bu durumda çevre faslı müzakerelerinin açılması ile Türkiye, emisyon azaltım yükümlülüğü konusunda AB’nin siyasi baskınsını hissedebilir. Şüphesiz, iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye üzerine düşeni yapmak durumundadır. Ancak gerçekçi bilgi ve veriye dayanan stratejiler geliştirerek, sanayisinin ve ekonomisinin kaldırabileceğinden fazla bir yük altına girmekten de kaçınmalıdır. Ayrıca düşük karbonlu, ekonomiye geçiş yönünde politikalar geliştirerek, enerji tasarrufu ve enerji verimliğini artırıcı önlemler almalıdır. Mutlaka yenilenebilir enerji potansiyelimizi geliştirmeli, üretimde çevre dostu teknoloji ve tekniklerin ve AR-GE  faaliyetlerini desteklemeliyiz. ”

Konferans çıkışında ise Arzuhan Doğan Yalçındağ, gazetecilerin, 21 Ocak’daki TÜSİAD Başkanlığı seçimleri öncesinde yapılacağı söylenen anket çalışmasıyla ilgili sorulara yanıt vermedi.

www.milliyet.com.tr / ekonomi / 23.11.2009

 
 SON 15 HABER
Solarex İstanbul | Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı 2018 ...
Türkiye’nin ilk yüzer güneş enerji santralı, Yüzen Enerji ...
Kayseri Şeker Güneş Enerji Santrali Yatırımlarına Devam Ediyor ...
Güneş Enerjili Telefon Şarjı & Wi-Fi ...
Türk yatırımcılara çağrı, Türkiye gelsin burada bir şehir verelim hemen elektriğini üretmeye başlasın ...
Elektrik üretimi ekimde yüzde 7,4 arttı ...
BP güneş yatırımlarına Lightsource ile geri dönüyor ...
Güneş Enerjili Aşı / İlaç Dolabı ve Takibi ...
Türkiye nin GES gücü artıyor ...
En büyük çatı üstü ince film GES i Türkiye de ...
Rüzgar ve güneş enerjisinin bir arada kullanılacağı  hibrit enerji santrali için ...

Güneş enerjili akıllı pencereler enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilir ...

Fransa rüzgarda 12 GW ı, güneşte 7,5 GW ı aştı ...
OSB LERE GÜNEŞ DOĞDU ...
Elektrikli araç şarj istasyonu kurmak için lisans gerekmeyecek ...
 
 
 
Anasayfa
Hakkımızda
Ürünler & Hizmetler
Danışmanlık
Mühendislik
Proje Geliştirme
Uygulama
İşletme - Bakım
Genel Bilgiler
SSS / Sıkça Sorulan Sorular
Dosya / Makale / Sunum
PV Fabrikası Yatırım Danışmanlığı
Hangi Panel / Teknoloji Seçimi
Feed in Tariff / FIT nedir ?
Emisyon Ticareti - Karbon Borsası
1 MW altı Keşif ve Proje Geliştirme
Yasal Uyarı
Linkler
İletişim
 
 
 
Mail listemize kaydolun.
Ad Soyad:
Email: