Yenilenebilir enerjinin istihdama katkısı …
Su, güneş, rüzgar gibi doğal kaynaklar kullanılarak elde edilen çevreci yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar, doğrudan ve dolaylı olarak istihdama sağladığı katkıyla öne çıkıyor.
Doğalgaz, petrol gibi birincil kaynakların aktarılması amacıyla oluşturulan boru hatları projeleriyle yatırımların artacağı ve bunun istihdama katkı sağlayacağı belirtiliyor. Ancak, boru hatlarının “ barış getirmediği ”, yapım aşamasının birkaç yıllık süreci kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda, ekonomideki hareketlilik ve yaratılacak istihdamın geçici olduğu görüşleri de bulunuyor.
Asıl düşünülmesi gerekenin, yenilenebilir enerji projeleriyle kalıcı olarak sağlanan istihdam olduğuna dikkat çekilirken, yenilenebilir enerjinin, kalıcı fosil yakıtlara bağımlılığı azalttığına işaret ediliyor.
Rakamsal olarak bakıldığında, örneğin, 2 bin kilometresinin Türkiye de yer alması öngörülen Nabucco Projesinin ilk aşamada 5 bin, sonraki dönemlerinde 15 bin kişiye iş sağlayacağı tahmin edilirken, bunun yaklaşık 3,5 katı, Türkiye de öngörülen yenilenebilir enerji projelerinde yaratılacak istihdama denk geliyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Enviroment Programme-UNEP) tarafından hazırlanan “ Global Green New Deal ” başlıklı Politika Belgesine göre, yenilenebilir enerjiye yatırım, ekonomik emisyon azaltımına katkısının yanı sıra, ekonomik olarak da yorumlanıyor.
Son yıllarda 2,3 milyon civarında insan, küresel anlamda birincil enerji alanının sadece yüzde 2 lik kısmını oluşturan yenilenebilir enerji sektöründe iş buldu. Petrol, gaz ve petrol rafineri endüstrisinde 1999 da, toplam istihdam 2 milyonun üstünde bulunuyordu.
Küresel olarak, 2030 itibariyle yenilenebilir enerji sektörüne tahmini olarak 630 milyar dolarlık yatırım, 2,1 milyon rüzgar enerjisinde, 6,3 milyon güneş enerjisinde ve 12 milyon biyoyakıt bağlantılı tarım ve endüstride olmak üzere, en az 20 milyon ek iş yaratacak.
Yenilenebilir enerjinin, daha fazla doğrudan iş yaratma potansiyelinin yanı sıra, ek sanayi alanlarında iş sağlaması bekleniyor. Yenilenebilir enerjilerdeki genişleyen yatırım ve istihdam olanaklarında, biyoyakıtların bazı formlarında olduğu gibi, üretim formlarının çevresel ve sosyal sonuçlarına dikkat gösterilmesi gerekiyor.
Yenilenebilir enerji sektörüne ülke düzeyinde yatırım yapmanın, cesaret verici olduğu gözlenirken, Çin de, yenilenebilir enerji sektörü 17 milyar dolarlık değer oluşturuyor ve 600 bini güneş enerjisini sektörüne üretim yapan alanlarda bulunmak üzere, 1 milyon kişi istihdam ediliyor.
Nijerya da biyoyakıt endüstrisi 200 bin kişiye iş sağlarken, Hindistan da 2025 itibariyle biyokütle gaz haline getirme alanı 900 bin iş yaratacak. Bangladeş te üç yenilenebilir enerji teknolojisinin başlatılmasıyla en az 20 bin iş yaratıldı.
YENİLENEBİLİR ENERJİ İLE SAĞLANAN KALICI İSTİHDAM
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Enerji Sektörü Meclis Üyesi ve ALBE Grup Başkanı Alpay Ünal ın verdiği bilgiye göre, Türkiye de şu anda inşaatı devam eden yaklaşık 75 adet HES, 20 adet rüzgar santrali, 3-4 adet jeotermal santrali projesi bulunuyor.
Türkiye deki yenilenebilir kaynaklı enerji projelerinde 5 bine yakın mühendis istihdam edildiği tahmin edilirken, projeler yapıldıkça mühendis ihtiyacı doğmaya devam ediyor.
Türkiye de çeşitli megavatlarda yaklaşık 2 bin adet HES projesi öngörülüyor. Proje yapım aşamasında 300-350 kişi çalışırken, santral devreye girdikten sonra kalıcı olarak 10 kişi istihdam ediliyor. 2 bin projeyle, en az 20 bin kişilik kalıcı istihdam sağlanabilecek.
Türkiye de bine yakın projeyle, 10 bin megavat rüzgar santrali yapılması öngörülürken, her projenin inşaat sürecinde 150 kişi çalışıyor. Tüm santrallerin hizmete geçmesiyle de, 10 bin kişilik kalıcı istihdam oluşabilecek.
Şu anda 10 sahada yer alan jeotermal projesinin inşaat aşamasında 150 kişi görev alıyor. Kalıcı olarak her bir santralde 25 kişinin çalıştığı göz önüne alındığında, toplam 250 kişilik istihdam oluşuyor.
Güneş enerjisinde ise yaklaşık 1.500 projeyi içeren 20 bin megavatlık beklenti var. Bir santralin yapımında 200 personel çalışırken, projelerin tamamlanıp devreye alınmasıyla, toplamda 22 bin 500 kişilik istihdam sağlanabilecek.
TEŞVİK ÇIKARSA TÜRBİN ÜRETİMİ YAYGINLAŞIR, YATIRIMCI YERLİYİ SEÇER
Alpay Ünal, yenilenebilir enerji kaynak santrallerinin bazı ekipmanlarının Türkiye de üretilmesiyle, hesaplananın 2-3 katı dolaylı istihdam yaratılacağına işaret ederek, Türkiye de 100 milyar dolara yakın yenilenebilir enerji yatırımlarında kullanılabilecek elektromekanik ekipman piyasası bulunduğunu kaydetti.
Bu yatırımlar için Yenilenebilir Enerji Kaynağı (YEK) Kanununda teşvik getirildiğini hatırlatan Ünal, şu değerlendirmelerde bulundu.
“ O teşvik çıktığı takdirde, ülkede rüzgar türbini, su türbini, güneş panellerinin üretimi yaygınlaşacaktır. Bu, hem istihdama, hem vergiye, hem de ülkenin ekonomisine çok büyük katkı sağlayacaktır. Bu tip yatırımların ekipmanlarında, şu anda Çin, hidroelektikte yüzde 80 makine pazarına hakim. Biz de rekabet edemiyoruz ülke olarak. Ama teşvik verilirse yerli üreticiye, rekabet şansı oluşur ve buradaki yatırımcılar da yerli makineyi seçerler. ”
Ünal, Türkiye de 25 bin megavat HES yapılması planlandığına dikkati çekerek, “ Bir nükleer santral veya termik santral 600 megavat. 10 tane yapılsa 6 bin megavat yapıyor. Diğer tarafta, (yenilenebilir kaynaklarla) 2 bin tane yapılıyor. Sayı olarak da daha fazla olduğu için, yenilenebilir kaynaklı yatırımların istihdama katkısı o oranda daha büyük oluyor ” dedi.
BARIŞI, BU KADAR OYNAK BİR ZEMİN ÜZERİNE İNŞA EDEMEZSİNİZ
Yeşiller Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, Uluslararası Koordinatörü ve İTÜ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı, partinin, boru hatlarının barış getirmediği görüşlerine değinerek, uzun vadede bakıldığında, boru hatlarının ne Türkiye nin ne de dünyanın iyiliğine olduğunu söyledi.
Konunun iklim, politika ve ekonomiyi içeren 3 boyutu bulunduğuna işaret eden Aşıcı, Nabucco nun yanı sıra Kuzey Akım, Güney Akım Projesi gibi farklı boru hatları bulunduğunu kaydederek, “ Bu kadar para yatırdığınız enerji, küresel ısınmaya katkı sağlayan sera gazları salınımı yapan bir enerji ” dedi.
Aşıcı, bir taraftan sera gazları emisyonunu, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmaya çalışan bir yapılanma içine gitmeye çalışılırken, diğer yandan milyarlarca dolar parayı boru hatlarına yatırmanın, “tutarsızlık” olduğunu belirtti.
Konunun politik boyutuna ilişkin olarak Ahmet Atıl Aşıcı, şu değerlendirmelerde bulundu : “ Dünyanın en sorunlu coğrafyalarından bir tanesinde, Kafkaslarda ve Orta Doğu da, birbiriyle bir hayli husumet içerisinde olan birçok ülkenin üzerinden geçecek olan bir projeden bahsediyoruz. Nabucco da şöyle bir tuhaflık da var; şu ana kadar hiçbir ülke resmi olarak taahhüt etmemiş gaz vereceğini. Bu, var olan gerginlikleri daha mı azaltacak, yoksa daha da mı artıracak diye düşünmek lazım. Bana kalırsa, şu andaki görünüm itibariyle, daha da artıracak. Barış gibi önemli bir şeyi, uzun yıllar devam etmiş bir takım husumetleri sona erdirmeyi amaçladığınız bir projeyi bu kadar oynak zemin üzerine inşa edemezsiniz. Bu, barışa mı hizmet edecek yoksa gerginliklerin artmasına mı hizmet edecek? derseniz. Benim cevabım ikincisi olacak, bu haliyle ... Bunu en küçük bir şeyde gördük. Ermenistan la yakınlaşmaya çalışan, arasındaki sorunu halletmeye çalışan Türkiye ye Azerbaycan ın verdiği cevap; sen Nabucco da bana güveniyordun ama Ermenistan la bana sormadan yakınlaştın, benim de sana cevabım Nabucco ya vermeyi düşündüğüm gazı Rusya ya satıyorum oldu. ”
Aşıcı, küresel krizden çıkışta Keynes tarzı politikalarla ekonomileri canlandırmanın olanağı bulunmadığını belirtti ve “ Çünkü 1930 larda olmayan bir kısıtla karşı karşıyayız, o da ekolojik kısıt ” dedi.
Boru hatlarıyla yatırımların artacağı, bunun istihdam sağlayacağı yönünde görüşler bulunduğuna değinen Aşıcı, boru hatlarının geçici bir süreliğine ekonomide istihdam yaratacağını ancak asıl düşünülmesi gerekenin uzun dönemli istihdamı sağlamak olduğuna dikkati çekti.
Aşıcı, “ Bu haliyle doğalgaz boru hatlarının (Nabucco) inşaatına 2011 yılında başlanması düşünülüyor, 2014 te bitirilecek. 3 sene siz, kaç kişiyi istihdam edeceksiniz? ” diye konuştu.
BİR TAŞLA ÜÇ KUŞ …
Hükümetin yapması gerekenin, daha kalıcı işler olduğunu, kendilerinin bunu “ yeşil işler ” olarak adlandırdığını vurgulayan Ahmet Atıl Aşıcı, “ bir taşla üç kuş vurmak ” dediği formülünü, “ Yapacağınız bir yatırımla, iklim değişikliğine sebep olan sera gazları salınımını azaltıyorsunuz, ekonomide çarkların dönmesini sağlıyorsunuz, işsizliği azaltıyorsunuz ” şeklinde açıkladı.
Aşıcı, ekonomide bu tür işlerin teşvik edilmesi gerektiğine işaret ederek, buna örnek olarak yenilenebilir enerji yatırımlarını verdi.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmanın, çok daha fazla ve kalıcı istihdam sağladığını vurgulayan Aşıcı, UNEP in Mart 2009 da yayımladığı raporundaki hesaplamaya göre, 1 megavatlık termik santralin istihdama katkısının megavat başına 1 kişi, 1 megavatlık güneş enerjisi paneli veya rüzgar enerjisi santrali kurulduğunda bu sayının 15 kişiye kadar çıktığını aktardı.
Aşıcı, “ Ortalama bir doğalgaz santrali 1.000 megavat dersek, bu demektir ki, siz 1.000 kişiyi istihdam ediyorsunuz ekonomide. Bunu, rüzgarla yahut da güneşle elde etmeye çalışsaydınız, 15 bin kişilik istihdam sağlayacaktınız. Bu, hiç de azımsanacak bir rakam değil ” diye konuştu.
EKOLOJİK VE EKONOMİK KRİZDE ENERJİ, YEREL KAYNAKLARLA ÜRETİLMELİ
Türkiye nin gelişme hızını devam ettirebilmek için sektör arayışında olduğunu dile getiren Ahmet Atıl Aşıcı, Avrupa dan rüzgar gülü almak için 3 yıl beklemek gerektiğine değinirken, “Böyle bir talebin olduğu ve dünyanın nereye gittiği de belli. Sektör arıyorsanız teşvik verecek, böyle bir sektör var. Niye bunun önü açılmıyor da, hala kömürle çalışan termik santraller, zenginleşmenin yolu olarak gösteriliyor insanlara?” yorumunu yaptı.
Ekolojik kriz ve ekonomik krizin geldiği noktada, enerjilerin mümkün olduğu kadar yerel kaynaklar ve küçük birimlerce üretilmesi gerektiğine, başka türlüsünün sürdürülebilirliği olmadığına dikkati çeken Aşıcı, şöyle devam etti : “ Rusya, İran gibi büyük merkezlerden üretilen gaz tüketimi hızla artıyor, tüketimi körükleyen bir şey var. Enerji küçük birimlerce, yereller tarafından üretilse ve o yerinde tüketilse hiç bu sorunlarla karşılaşmayacağız. Yenilenebilir enerjinin sunduğu imkanlardan bir tanesi de bu. Bir rüzgar gülü dikersiniz, 10 tane rüzgar gülü dikersiniz bir şehrin talebini karşılarsınız.
Devletin bu anlamda teşvik vermesi gerekiyor. Bir tarafta merkezi, klasik yöntemle enerjinin havzalardan bütün dünyaya dağıtılmasının getirdiği bir dünya var karşımızda, siyasi gerginliklerle, ekolojik yıkımlarla beraber gelen. Öte tarafta hem istihdama çok daha fazla katkı sağlayacak olan hem hiçbir ekolojik yan etkisi olmayan yenilenebilir enerji var. Daha barışçıl hatta ... ”
Aşıcı, Nabucco ya ilişkin, şu görüşü dile getirdi : “ Bölgesel bir barış için yola çıkıyorsunuz fakat bunu neyin üzerine temellendiriyorsunuz? Bir doğalgaz anlaşması ... Bu da, herhalde seçilmesi gereken en son temel bana kalırsa. Dünyada tüm savaşlar bunun üzerine çıkarken, siz barışı bunun üzerine inşa edemezsiniz. Var olan güvenliği de riske atan bir şey. ”
AA / 21.09.2009
www.hurriyet.com.tr