’Karbon borsası’na ’merhaba’ diyeceğiz …
İstanbul un vadeli işlemler borsasına kardeş borsa geliyor
Küresel ısınma, hava kirliliği ve iklim değişikliğinin felaket habercisi sonuçlarını her geçen gün arttırdığı bir ortamda Kyoto Protokolü resmen uygulamaya geçmiş durumda ... 169 ülkenin imzaladığı protokolü en son Türkiye imzaladı. ABD, Avustralya, Kazakistan ve Hırvatistan ise imzalamasına rağmen, ulusal meclislerinde onaylatmadıkları için kendileri açısından henüz yürürlüğe koymadı. Çin ve Hindistan, protokolün taraf olma sürecini tamamladı ancak bu iki ülke de, 2012’ye kadar sera gazı emisyonunu azaltmak zorunda değil. Türkiye açısından ise protokole imza atmak, en az 20 milyar dolarlık yatırım anlamına geliyor.
Kyoto Protokolü, çeşitli mekanizmaları devreye sokarak 2012 yılına kadar Sera Gazları (SG) salımında indirimler yaptırmayı öngörüyor (Taraf ülkeler emisyon miktarını 1990 yılına göre %5.2 düşürmekle yükümlüdürler). Protokolde üç ana mekanizma var. Temiz kalkınma mekanizması, emisyon ticareti ve ortak uygulama mekanizması ...
Emisyon ticareti ya da ’karbon ticareti’ bu mekanizmalardan birisi. Yeni bir kavram ve ülkemizde de henüz fazla bilinmiyor. Halbuki en kısa sürede iyi öğrenilmesi gereken bir konu. İtalya’da yapılan son G-8 zirvesinde ise bu oranın %2 gibi oranlara çekilmesi kabul edilmişti.
Çözüm, ya emisyon miktarları düşürülecek, ya karbon emisyonu kotası alınacak veya da gelişmekte olan ülkelerde ’temiz enerji’ yatırımlarına geçilecek.
Enerji uzmanı İsmail Hoca’nın kaleme aldığı yazıyı olabildiğince özetlemek istedik. Niçin bu yazı?
İstanbul’da 13-14 Ağustos tarihleri arasında Ceylan İnternational Otel’de ’Uluslararası Karbon Piyasaları Arenası İklim Değişikliğinin Ayak İzi; Karbon Ekonomisi’ adlı bir etkinlik düzenleniyor. Karbon piyasalarının etkin oyun ve oyun kurucuları da toplantıya davet edildi. Toplantıya gerek destek olmak gerekse katılım anlamında sosyal çevresel sorumluluk duygusuna sahip büyük grupların ve finans dünyasının da katılması bekleniyor. Bu toplantı, aralık ayında Kopenhag’da iklim ve çevre ile ilgili uluslararası toplantıya ön stratejilerin oluşması açısından önemli sayılıyor.
Karbon emisyonunda ülkemizde kárlı çıkan yenilenebilir enerji kaynakları gruplarının yanında TÜPRAŞ, PETKİM gibi petrol ve türevlerini üreten gruplarımız ve fueloil ve kömür kullanan TEAŞ ve özel termik santraller ise piyasanın aktif olarak devreye girişinden itibaren salınım miktarlarını sınırlara çekebilmek için gerek yatırım, gerekse HES, RES gibi kaynaklardan ciddi rakamlar ödeyerek faaliyetlerine devam etmek gibi bir yol ayrımına gireceklerdir.
Türkiye’de durum
TÜİK, ’Sera Gazı Emisyon Envanteri’ne göre Türkiye’de toplam sera gazı emisyonu, 1990 yılındaki 170.1 milyon ton karbondioksit eşdeğerinden, 2005 yılında 312.4 milyon ton karbondioksit eşdeğerine yükseldi. Türkiye’nin, BM’ye sunduğu ’1. Ulusal İklim Değişikliği Raporu’na göre; Türkiye, 1990’da 140 milyon, 2004’te ise 242 milyon ton karbondioksit gazını (CO2) atmosfere salmış durumda... Kişi başına düşen karbondioksit gazı (C02) emisyon miktarı ise yaklaşık rakamlarla AB ülkelerinde 7.5 ton, dünya ortalaması 4 ton iken, Türkiye’de ise 3.6 ton olarak gerçekleşiyor. Karbon salınımı dünya ortalamasına yakın olan ülkemizde emisyonun hızla arttığı gözleniyor. Emisyonun düşük olması karbon ticareti yapmak ve döviz kazanmak imkánı sunuyor. Ayrıca temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına (örneğin rüzgár, hidrolik, güneş enerjisi) yapılacak yatırımlar karbon ticareti açısından büyük kazanç sağlıyor.
www.hurriyet.com.tr / 11.08.2009
-.-
Karbon kredisi ve fonları geliyor …
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), İstanbul Altın Borsası (İAB) ve birkaç özel şirket hummalı bir çalışma içinde. Karbon kontratlarının alınıp satılmasına olanak verecek bir platforma öncülük etmek için çabalıyorlar. 1 Ocak 2013 te hızlanacak karbon ticareti için elektronik bir ticaret platformu oluşturmaya çalışıyorlar.
Eğer şimdi böyle bir patform oluşturamazsak çaresiz Londra daki Avrupa İklim Borsası nın (ECX) kapısını çalacağız ...
AB de adına ETS, " AB Emisyon Ticareti Sistemi " diyorlar. Bu yapı 11 bin 500 şirketi kapsıyor. Hükümetler ve şirketler birbirleriyle karbon kredisi alıp satıyorlar.
Biz Türkler farkında bile değiliz.
Dünyada karbon ticareti tırmanıyor. 2007 de 64 milyar dolarlık karbon ticareti yapılırken 2008 de bu rakam 120 milyar dolara ulaştı. 4 milyar ton karbon satıldı. 2020 de bu rakam dörde katlanacak. Gönüllü piyasalarda da 704 milyon dolarlık karbon işlemi yapıldı.
Petrole bağımlı tüm sektörler deli gibi karbon kredisi hesabı yapıyor. Türkiye de demir çelik, rafineri, haddehane, çimento ve ulaştırma sektörü ise öküzün trene baktığı gibi bakıyor. THY, kurumsal " karbon ayak izi " risk yönetimi için hazırlıklarını sürdürüyor !.. İngiliz şirketi ECO, Zorlu Holding in Osmaniye deki rüzgar santralininin projesini geliştirdi ve karbon kredisini satın aldı ve bu krediyi Tokyo Elektrik Dağıtım şirketine sattı.
Türkiye de 6 şirket karbon ticareti yapıyor. Ecofiys, Turkuaz, JP Morgan, ENÇEV, Mavi Consultans, GAYA karbon kredileriyle uğraşıyor. Şirketler proje geliştiriyor, brokerlık yapıyor. Bankalar da karbon kredileri için hazırlıklarını sürdürüyor. Karbon fonu ve portföyü oluşturuyor. Karbon fonları tıpkı hedge fonlar gibi çalışacak. Vakıfbank ve TSKB, özel birim kurdu. TSKB nin bu ay içinde karbon fonunu çıkartacağı söyleniyor.
Özel bankalar hazırlık aşamasında.
Ben ise şimdiden dersimi çalışıyorum. Çünkü Stratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi (STEAM) tarafından 13-14 Ağustos ta Ceylan Otel de Türkiye nin ilk karbon arenası yapılıyor. Arena başkanı Cumhurbaşkanlığı enerji danışmanı Doç. Dr Volkan Ediger ile enerji güvenlik analisti Faruk Demir.
sabah.com.tr / 10.08.2009
-.-
Küresel ısınma nedeni karbondioksit, yer altına gömülecek …
Kyoto Protokolüne taraf olmaya karar veren Türkiye, termik santrallar, rafineriler ve fabrikalardan atmosfere yılda 250 milyon metreküp dolayında yayılan karbondioksidin yer altında depolanması için çalışmalara başladı.
ODTÜ lü araştırmacıların da yer aldığı ve Türkiye nin karbon envanterinin değerlendirildiği projede, maliyeti yüksek teknolojilerin Türkiye de uygulanabilirliği araştırma kapsamına alındı.
AA muhabirine bilgi veren ODTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Okandan, Türkiye nin taraf olduğu Kyoto Protokolü nün en önemli konusunun iklim değişikliğine sebep olan emisyonların azaltılması olduğunu kaydetti.
Ülkelerin bu emisyonların azaltılması konusunda belli taahhütler aldığını, bunun için de yapılacak ilk işin, az yatırım gerektiren verimlilik konusu olduğunu dile getiren Okandan, Enerji Bakanlığı nın başlattığı verimlilik çalışmasının yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi.
Enerji Bakanlığı, ODTÜ Petrol Araştırma Merkezi ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) ortak yürüttüğü projede konunun karbondioksidin yerin altına enjekte edilerek depolanması olduğunu kaydeden Okandan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Karbondioksidin petrol üretimini artırma amacıyla yer altına enjekte edilmesi konusu Türkiye de halen uygulanan bir yöntem. Batı Raman Sahasına karbondioksit enjekte ediliyor ve böylece daha fazla petrol üretimi gerçekleşiyor. Yalnız mevcut bu teknoloji karbondioksidi depolama amaçlı olarak kullanılmıyor. Önce petrol üretiliyor, petrolden karbondioksit ayrılıyor ve karbondioksit tekrar sahaya basılıyor. Bir başka deyişle yeniden petrol üretiminde kullanılıyor. Ya da bu karbondioksit atmosfere salınıyor
MODEL ÇALIŞMALARI YAPILDI
Türkiye de karbondioksidin en çok termik santraller, rafineriler, çimento ve demir çelik fabrikalarından atmosfere yayıldığını vurgulayan Okandan, buradaki en önemli konunun karbondioksidin baca gazından ayrıştırılması için uygun teknolojinin seçilmesi olduğunu kaydetti.
Karbondioksit üretim noktaları ile bunların enjekte edileceği noktaların mesafesinin ekonomik açıdan önemli olduğuna işaret eden Okandan, projelerinde bazı tesislerin karbon emisyonlarını yıllık olarak belirlediklerini ve değerlendirme yaptıklarını aktardı.
Okandan, projelerinde yaptıkları çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi :
Emisyon noktalarıyla yer altına depolanacak noktaların eşleşmesi lazım. Bir başka deyişle Trakya dan aldığımız karbondioksidi Güneydoğu Anadolu ya taşımamız ekonomik değil. Bu nedenle Güney Doğu Anadolu da bulunan bir santral veya fabrikadan ayrıştırılacak olan karbondioksidin Güneydoğu Anadolu daki bir petrol sahasına basılması halinde ne olur ? sorusuna yanıt bulmaya çalışıyoruz. Bunun için halen üretimi süren bir saha seçildi ve bir model çalışması yaptık. Bu uygulama, sahadan daha fazla petrol üretme imkanı verecek. Bu miktarın ne olabileceğini belirlemek amacıyla model çalışmasının sonuçlarını değerlendirdik. Karbondioksidin tesislerin baca gazlarından ayrıştırılması için tesis kurulursa, taşıma ve depolama için nasıl bir teknik alt yapı gerekir ? Bunun ekonomik analiz sonucu ne olur ? Projemiz kapsamında bu sorulara cevap ürettik. Türkiye de daha farklı jeolojik yapılarda da karbondioksit depolanması mümkün, bu imkanların ne olduğu konusunda da önerilerimiz oldu.
DERİN TUZLU SU YATAKLARI DA POTANSİYEL
Türkiye de derin tuzlu su rezervuarlarının da içme suyu olarak kullanılamayacak olması nedeniyle, karbondioksit depolama için potansiyel bölgeler olduğunu dile getiren Okandan, Bu yataklar petrol ve doğalgaz aramaları sırasında rastlanan derin yataklardır ancak bu kuyularda kısıtlı bilgiler mevcut olduğundan uygulama için yatırım gerekli, bu da ek maliyet gerektirecek dedi.
Bu uygulamanın önemli ayağının karbondioksidin emisyon noktalarında baca gazlarından ayrıştırılması olduğunu belirten Okandan bunun teknolojisinin de pilot çalışma halinde değişik ülkelerde denendiğini belirtti.
ODTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okandan, Uzmanların değerlendirmesine göre dünyada karbon ticareti borsası 20 avronun üzerinde olursa bu iş karlı hale gelecek. Ama hala 13 avrolarda seyrediyor. Şu anda bu teknolojiyi yüklenecek şirketler pilot uygulamaları değişik ülkelerde yapıyorlar ve teknolojilerini geliştiriyorlar. Bu teknolojiler hazır olsa bile böyle bir uygulama için Türkiye de yasal alt yapı henüz hazır değil ve uygulamayı cazip kılacak zorlayıcı veya teşvik edici enstrümanlar da oluşmadı dedi.
Projelerinde teknik ve ekonomik ön fizibilite çalışması yaptıklarını dile getiren Okandan, geldikleri aşamayla ilgili şöyle konuştu : Yaptığımız çalışmada üretilecek petrol miktarına bağlı olarak petrol fiyatları 70 doların üzerinde olduğu takdirde depolama kısmı yapılan yatırımı karşılayabilecek. Bu miktara karbondioksit tutma teknolojisi dahil değil. Projede çalıştığımız petrol sahası ile endüstriyel tesis arasında 135 kilometre mesafe var. Karbondioksitin tankerle taşınması ekonomik olarak uygulanabilir görünüyor. Karbondioksidin yer altında depolanması konusunda bir pilot uygulama yapılmaya karar verilirse depolama için bir saha seçilecek ve bu bölgeye karbondioksit getireceğiz. Yurdumuzda halen karbondioksit üretimi, gıda sektörü için yapılıyor. Pilot çalışma için bu kaynaklar düşünülebilir.
KAPASİTE 10 MİLYON METREKÜP KARBONDİOKSİT
Projede, mevcut bilgilerle 20 milyon ton karbondiokside karşılık gelen 10 milyon metreküp karbondioksidi depolayacak kapasitenin bulunduğunu tespit ettiklerini dile getiren Okandan, en fazla karbondioksit salınımı olan termik santral olan Afşin-Elbistan termik santralının ise A ve B ünitelerinden 2006 verilerine göre yılda 6 milyon ton karbondioksidin atmosfere salındığını dile getirdi.
Türkiye de halen 284 termik santralin bulunduğunu, bunların yakıt olarak kömür, doğalgaz, fuel oil gibi fosil yakıtlar kullandıklarına işaret eden Okandan, Çevre ve Orman Bakanlığının Ocak 2007 de yayınladığı İklim Değişikliği Birinci Bildiriminde yapılan tahminlere göre, Türkiye de yılda ortalama 250 milyon ton karbondioksidin atmosfere yayıldığını ve 2020 de ise bu durumun 600 milyon tona çıkacağının tahmin edildiğini sözlerine ekledi.
zaman.com.tr / wap / 27.07.2009