DOĞA DERNEĞİ
KURUMSAL GÖRÜŞÜ
NÜKLEER ENERJİ
Doğa Derneği, insanın bütün varlıklara ve ekolojik bütüne saygı duyduğu; varlığının doğa üzerindeki etkisini bilerek yaşadığı ve sonucunda, doğanın korunmasını gerektirmeyecek yaşam tarzını geliştirdiği bir dünyaya ulaşmak için çalışır.
Doğa Derneği, enerji sorununun sürdürülebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yönelmekle çözülebileceği ilkesini benimsemistir. Uranyum gibi yenilenemeyen enerji kaynakları bu ilkenin tümüyle dışında kalmaktadır. Bu nedenle, Doğa Derneği Türkiye içinde veya dışında, yer ayrımı gözetmeksizin, nükleer enerjiyi bir çözüm olarak kabul etmemektedir ve Türkiye’nin kısıtlı kamu kaynaklarının nükleer santrallerin yapılması için
kullanılmasına karşıdır.
Enerji ihtiyacı noktasal ölçekte karşılanmalıdır
Gerek nükleer enerji santralleri, gerekse büyük barajlar, yüksek miktarda enerji üretimini tek bir merkezde yapmakta ve enerji son kullanıcıya bu merkezden dağıtılmaktadır. Söz konusu büyük projeler, çevreye geri dönüşşüz zararlar vermektedir ve sürdürülebilir değildir. Öte yandan, büyük merkezlerde üretilen enerjinin bölgelere nakli sırasında kaçak ve kayıplar oluşmaktadır ve verimlilik azalmaktadır. Enerji ihtiyacına kalıcı çözümler bulabilmek için üretimin büyük santraller yerine noktasal ölçekte ve kullanıcıya yakın bir noktada yapılması gerekmektedir. Ancak büyük şirketlerin kar odaklı lobi faaliyetleri nedeniyle noktasal ölçekte çözümler destek bulmamakta ve hayata geçirilmemektedir. Büyük enerji yatırımları, kamunun talebinden çok büyük sirketlerin baskıları doğrultusunda gelişmektedir. Doğa Derneği, Türkiye’nin enerji ihtiyacını karsılayabilmek için büyük şirketlerin lobi çalışmalarına boyun eğmek yerine noktasal ölçekte yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını savunmaktadır. Örneğin, noktasal bir çözüm olan güneş enerjisi kapasitemizin sadece binde birini kullanmaktayız. Aynı sekilde, rüzgâr enerjisinde Avrupa’nın en iyi teknik kapasitesi 83 bin Megavat ile ülkemizde olmasına karşın bunun sadece binde beşi kullanılmaktadır. Ülkemizde yeterince kullanılmayan bir
diğer yöntem ise nehir santralleridir.
Nükleer enerji ve ilklim değisikliği
Nükleer enerji santralleri son dönemlerde iklim değisikliğine çözüm olarak öne sürülmektedir. Oysa İklim Değişikliği Sözleşmesi’nde (Kyoto Sözleşmesi) belirtilen Temiz Kalkınma Mekanizması (CBD) ve Birlesik Uygulama (JI) bölümlerinin içerisinde nükleer enerji bulunmamaktadır. Küresel ısınma ile mücadelede en önemli hedef olan karbon dioksit (CO2) emisyonlarının azaltılması için öncelikle fosil yakıt kullanımının düşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, nükleer enerjinin yaygınlaşmasından maddi yarar elde eden kişi ve kurumların nükleer enerjinin iklim değisikliği ile mücadelede en önemli araç olacağı iddiası geçerli değildir.
Nükleer enerjide atık sorunu
Nükleer atıkların bertaraf edilmesi ya da yeniden işlenmesi sırasında ciddi derecede sızıntı ve kirlilik riskleri bulunmaktadır. Bu nedenle nükleer enerji, bugünün insanlarının ve gelecek nesillerin yaşam hakkını tehdit etmektedir. Bu sorunlar çözüme kavuşturulmadığı sürece nükleer enerji akılcı bir yöntem olarak kabul edilemez.
Sonuç
Nükleer enerjinin enerji ihtiyacını karşılamak, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve küresel ısınmaya çözüm üretmek gibi gerekçelerle hayata geçirilmesi, bir toplumsal sorunu çözebilmek için pek çok başka toplumsal sorun yaratmak anlamına gelmektedir. Gerek bilimsel çalışmalar, gerekse dünyanın yaşadığı acı tecrübeler nükleer santrallerin tehlikeli ve kontrol edilmesi güç bir teknoloji olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kaynak : www.dogadernegi.org