Su akar, güneş ışıldar, rüzgar eser ; Ama, Türk bakar …
TBMM tatile girmeden önce çıkarılacağına kesin gözü ile bakılan , tüm siyasi parti gruplarının üzerinde hem fikir olduğu “ Yenilenebilir Enerji Kanunu ” teklifinin çıkmadığını ve bir kez daha ertelendiğini yeni öğrendim.
Güneş, rüzgar, jeotermal, biyo-atıklar gibi, yenilenebilir enerji kaynaklarının, elektrik üretiminde kullanılması için teşvik edilmesini sağlayacak olan kanun teklifi , çok değil daha 15 gün önce TBMM Genel Kurulu’nun gündemindeydi.
Ne olduysa olmuş ve kanun teklifinden vazgeçilmiş. Meğer Hazineden Sorumlu Bakan Babacan’ın konu hakkında çekinceleri varmış.
Nedir bu çekinceler?
Konu hakkında ki sorularımı Uşak CHP Milletvekili Osman Coşkunoğlu’na yönelttim. Kendisinin de aldığı resmi bilgiye göre ; Yenilenebilir enerji üretim teknolojilerinin, yurtiçinde üretilmesini teşvik etmek Dünya Ticaret Örgütü ile aramızda sorunlara yol açabilirmiş. Bakan Babacan ‘ın bu nedenle kaygıları varmış.
Fakat, Coşkunoğlu’na göre , kanun teklifinin bir maddesindeki bir fıkranın çıkartılması ile bu sorun çok rahat ortadan kalkabiliyor. Çözüm bu kadar basit ise böylesine önemli bir kanunun ertelenmesi insanı düşündürüyor.
İşte size meclisin kapanması ile göz ardı edilen ve bir çoğumuzun sonucundan haberdar olmayı bir kenara bırakın, hakkında bilgi sahibi dahi olmadığı, bir tartışma konusu daha.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki ülkemiz ve insanımız için neden önemlidir? Benim de hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığım konuya CHP Milletvekili Osman Coşkunoğlu çok net bir anlatımla açıklık getirdi .
Enerji bağımlılığı : Kullandığımız enerjinin %70’e yakınını dış kaynaklardan alıyoruz. Elektriğin %50’sine yakınını doğalgazdan üretiyoruz. Ülkemiz için bu durum çok ciddi bir sakıncadır, hatta ciddi bir tehlikedir. Bizim kadar dışa bağımlı olmayan, bizim kadar da güneş gibi yenilenebilir enerji kaynağı olmayan Almanya bile bu konuda uzun zamandır ciddi ataklar yaparken, AKP hükümetinin zaten gecikmiş olan yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini daha da geciktirmesi hem arz güvenliğimizi tehlikeye sokmakta, hem de özellikle petrol fiyatlarındaki belirsizlik nedeniyle enerji maliyetleri konusunda ciddi bir risk yaratmaktadır. Tüm bu tehlikeler sadece tüketicilerin kullandığı elektrik ile ilgili değildir. Sanayicilerimizin kullandığı elektrik arzını ve fiyatını, dolayısıyla ulusal sanayiyi ve istihdamı da olumsuz etkileme potansiyeli yaratmaktadır.
Çevre sorunlarınının maliyeti : Geçtiğimiz aylarda imzalamayı TBMM’de onayladığımız Kyoto Anlaşması gereği olarak, sera gazı salınımında sınırlamalara gitmemiz gerekecek. Temiz olan yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı geciktirerek, bu konuda da ciddi maliyetler oluşabilecektir.
Teknoloji trenini kaçırmak : Göreceli olarak yeni ve bakir bir alan olan yenilenebilir enerji teknolojilerinde daha fazla geri kalmak ve bu konuda da dışa bağımlı olma tehlikesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yenilenebilir enerji sektörünü destekleyerek, sadece güneşten elektrik üretiminde 29 yeni iş kolunda önemli istihdam yaratacak ekonomik faaliyetler zinciri tetiklenmiş olacaktı. Özellikle, ekonomik kriz ortamında bu önemli istihdam potansiyeli de ertelenmiştir.
Sözün kısası , doğanın kendi nimeti olan ; Su akar, güneş ışıldar, rüzgar eser. Ya, Türkler bu arada ne yapar? Sadece bakar…
internethaber.com / 04.07.2009