Ekolojik ayakizi ve yeşil büyüme
Ekoloji ile uyumlu bir yeşil ekonomik büyümenin nasıl olacağı sorusu cevaplandırılmaya çalışılıyor.
1977 yılında Güneş Sistemi’nin dış bölgelerini araştırmak üzere uzaya fırlatılan Voyager 1 aracı, 1990 yılında temel misyonunu tamamladığında, halen devam eden genişletilmiş yolculuğunun başında ünlü astronom Carl Sagan, aracın kameralarını son kez bir geriye döndürtür ve Güneş Sistemi’nin meşhur ‘aile fotoğrafını’ çektirir. Bu fotoğrafta Dünya, Güneş radyasyonu halkalarının arasında kalmış çok küçük, ‘soluk mavi renkli’ bir noktacık olarak gözükür. Carl Sagan, ‘Soluk Mavi Nokta: İnsanın Uzaydaki Geleceği’ne Dair Bir Vizyon’ isimli kitabında, belki de çevre bilinciyle ilgili en vurucu ifadeyi kullanır: “Bu nokta, sahip olduğumuz tek yuva...” Ancak 1992 yılına kadar, bu sahip olduğumuz tek yuvayı ne hızda tükettiğimize dair net bir kriter bulunmuyordu. 1992 yılında nüfus ekolojisi konusunda uzman bir akademisyen olan Prof. William Rees, ‘Ekolojik ayakizleri ve yerkürenin taşıma kapasitesi: Şehir ekonomisi biliminin dikkate almadığı unsur’ isimli önemli makalesiyle ‘ekolojik ayakizi’ kavramını ortaya attı. Kavramı şöyle açıklayabiliriz: Yerkürenin, insanların kullanabileceği kaynakları yerine koymak için bir kapasitesi bulunuyor ve bu kapasite verimli toprak ve deniz alanı ile ifade ediliyor. Diğer taraftan, insanlığın kullandığı kaynaklar, verimli alan büyüklüğü cinsinden bir karşılığa dönüştürülebiliyor. 2007 yılı itibariyle Dünya’nın biyolojik olarak verimli olan alanlarının kişi başına düşen miktarı, yani kişi başına biyokapasitesi 1,8 hektar olarak hesaplanırken insanlığın tükettiği kaynaklar yani ‘ekolojik ayakizi’ kişi başına 2.7 hektara denk geliyor, yani şu anda insanlık yerkürenin yenileyebileceğinden daha fazla tüketmeye başlamış durumda.
Konu üzerine yoğunlaşan bir fikir kuruluşu olan ‘Küresel Ayakizi Ağı’ (Global Footprint Network) ülke bazında ekolojik ayakizlerini hesaplıyor. Bu kuruluşa göre, 2007 yılı verileriyle Türkiye, kişi başına 1.32 hektar biyokapasitesine karşılık kişi başına 2.7 hektar ‘ekolojik ayakizi’ ile doğal kaynaklarını tüketen ülkeler arasında yer alıyor. Yapılan çalışmalar, refah seviyesi ile ‘ekolojik ayakizi’ arasında pozitif bir ilişkiyi teyit ediyor. Nüfus yoğunluğu, büyük konutlar, taşıt araçlarında fosil yakıt kullanımı gibi unsurlar ekolojik ayakizini doğrudan etkiliyor.
OECD ve ‘yeşil’ büyüme
21. yy’ın ekonomi politikalarında çevre bilincinin daha fazla yer almasına yönelik girişimler bulunuyor. OECD, doğanın sunmuş olduğu varlıkların verimli bir şekilde yönetilmesi ve düşük karbon emisyonlu bir ekonomik büyümenin sağlanması için ‘Yeşil Büyüme ve Gelişme’ adı altında uygulama önerileri geliştiriyor. İnsan sermayesi, teknoloji ve bilgi birikiminin toplam servet içerisinde daha fazla pay tuttuğu gelişmiş ekonomilerin aksine, gelişmekte olan ekonomilerde doğal kaynakların toplam servet içerisindeki payı daha büyük ağırlığa sahip. Doğal kaynakların önemli bir sermaye olduğu bu ekonomilerde, ekonomik faaliyetler ve katma değer, bu kaynakların harcanması ile gerçekleştiriliyor. Bu durum da ekonomik büyümenin doğa aleyhine bir süreç olması durumunu getiriyor. OECD’ye göre bu ülkelerdeki insanların gelecekteki yaşam standartları için doğal kaynakların şimdiden verimli ve sürdürülebilir kullanımı kritik bir husus. 2025 yılında Dünya nüfusunun üçte birinin küresel ısınmaya bağlı olarak suya erişiminin sınırlanacağı öngörüsü de özellikle tarım politikalarında su kullanımı bakımından verimliliği ön plana çıkaracak. Fosil yakıt kullanımı yerine düşük karbonlu enerji türlerine geçilmesi ve orman kaybı ile mücadele edilmesi de karbon salınımının kontrolü için gerekli olan adımlar olarak belirtiliyor. Artık nüfusun önemli bir kısmının yaşadığı şehirlerin ‘ekolojik ayakizlerinin’ yönetilmesi ve ‘yeşil’ şehirlerin planlanması da olayın başka bir tarafını oluşturuyor. ‘Yeşil’ ekonomi ve ‘yeşil’ büyüme, bir yazının uzunluğuna sığamayacak kadar kapsamlı bir konu. Önümüzdeki haftalarda fırsat buldukça ekonominin ekoloji ile olan ilişkisine tekrar değineceğim. METİN ERCAN
www.radikal.com.tr
21 Mayıs 2011