Çin’de rüzgâr nasıl eser?
Çin, her türlü rakamın çok büyük olduğu, başka herhangi bir ülke ile mukayese edildiğinde birçok alanda genelde mukayesenin anlamsızlaştığı devasa bir ülke. Nüfusun her ay yaklaşık 1 milyon arttığı, günde 45MW rüzgâr santralini devreye alan, 22.5GW’lık Dünya’nın en büyük barajını inşaa eden, Amerika’daki en hızlı tren’in hızının iki katı süratte gidebilen treni üretebilen, tek başına tüm Dünya’da salınan sera gazı miktarının %30’undan sorumlu olan bir ülkeden bahsediyoruz. Dünya ekonomisinin özelikle son 20 yılına damga vurmuş, teknolojinin her alanında önce bir işçi havuzu olarak, ardından katma değer ve en nihayetinde marka yaratarak var olmayı başarmış bir ülke.
Danimarka ve İspanya’da rüzgâr alanında sergilenen gelişmeleri anlattığımız iki yazının ardından son üç sene içerisinde yaklaşık 36GW’lık bir kurulu gücü devreye almış ve 2010 sonu itibarı ile kurulu güçte Dünya’da ilk sıraya oturmuş olan bu ülkeyi, Çin’i mercek altına alacağız bu yazımızda.
2000’li yılların başına kadar Çin’de 0-100 kW’lık güç skalasında yaklaşık 200 bin adet rüzgâr türbini genelde şebeke ile bağlantısı olmayan alanlarda elektrik üretimi yapmaktaydı. Şebekeye bağlı ilk türbin 1986’da Rongcheng, Shandong bölgesinde devreye alındı. Yenilenebilir Enerji Yasasının yürürlükte olmadığı 2006 öncesi yıllarda yasanın temelini oluşturan devlet tabanlı bir takım teşvikler ve projeler ile senede ancak 50-100MW’lık kurulu güç devreye alınabildi. Yasanın çıkması ile birlikte her sene neredeyse bir önceki senenin 2 katı kadar kurulu gücün şebekeye katıldığını ve 2020 senesi için belirlenen 30GW hedefinin 2010 yılında aşıldığını görüyoruz.
Yerli rüzgâr teknolojisinin gelişimini ve şebekeye bağlı rüzgâr gücünün artırılmasını sağlamak adına Çin Hükümeti’nin 90’lı yılların ortalarından itibaren arka arkaya hamleler yaptığını ve bir takım teşvik mekanizmalarını hayata geçirdiğini görüyoruz. O yıllarda elektrik piyasası ile ilgili politika geliştirmek ile sorumlu olan Elektrik Enerjisi Bakanlığı, “Şebekeye Bağlanan Rüzgâr Santralleri Yönetimi” yayınlayarak rüzgâr piyasası ile ilgili ilk düzenlemeleri getirmiştir. Bu düzenlemeyle, elektrik dağıtım şirketleri için, rüzgâr Santralleri’nin ulusal şebekeye bağlanabilmesi amacı ile iletim hattı kurma ve üretilen elektriğe fiyat belirleme zorunluluğu getirilmiştir. 2002 yılında Ekonomi Bakanlığı tarafından yenilenebilir enerji üzerindeki katma değer vergilerinde indirime gidildi ve yüzde 17 olan oran yüzde 8,5’e çekildi.
Temmuz 2005’te, Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun yasalaşmasından yaklaşık 7 ay önce, Ulusal Gelişim ve Reform komitesi %70’i yerel olarak üretilmeyen rüzgâr türbinlerinin kurulumunun yasaklandığını belirten Madde 1204’ü yayınladı. Amaç yerel rüzgâr teknolojisinin gelişimini sağlamaktı.
Ticaret hukuku uzmanları, şirketleri özellikle bu derece yüksek bir oranda yerel malzeme kullanmak zorunda bırakmanın Çin in dört yıl önce katıldığı Dünya Ticaret Örgütü nün kurallarını ihlal etmek anlamına geldiğini söylüyor. Nihayet Amerika’nın baskıları ile 2009 senesinde bu uygulama kaldırıldı. Daha fazla yürürlükte kalmasına da gerek yoktu çünkü amaca büyük ölçüde ulaşılmıştı. Her ne kadar güvenilirlik problemleri olsa da Çin’de yerel sektör oluşturuldu, %70 oranı kaldırıldığında yabancı firmalar çoktan %90’lara varan ölçüde yerel imalat yapmaya başlamışlardı.
2006 yılı Ocak ayında Çin’de Yenilenebilir Enerji Yasası yürürlüğe girdi. Yasaya göre elektrik dağıtım şirketleri rüzgâr enerjisi üretim şirketleri ile şebekeye bağlantı anlaşması imzalamak ve üretilen tüm enerjiyi satın almakla yükümlü tutuldu. Üretilen enerjinin alım fiyatı proje bazlı ve ihale usulü ile belirlenecek, kazanan yatırımcının verdiği fiyat o proje için geçerli olacaktı.
2007 yılında yenilenebilir enerji yasasına ek olarak “Orta ve Uzun Vadeli Yenilenebilir Enerji Kalkınma Planı” yürürlüğe girdi. Bu plan ile birlikte ilk defa yenilenebilir enerji için zorunlu piyasa hedefi koyuldu. Bu hedef hidroelektrik olmayan yenilenebilir enerji için 2010 ve2020 yılları itibariyle toplam arzın sırasıyla yüzde 1 ile yüzde 3’ü olmasıydı. Büyük elektrik üreticileri de üretimlerinin 2010 yılı itibariyle yüzde 3’ünü, 2020 itibariyle de yüzde 8’ini hidroelektrik olmayan yenilenebilir enerji ile karşılamak zorunda bırakıldı.
2009 yılında yenilebilir enerji yasasında tekrar değişikliğe gidildi. Bu değişiklik ile birlikte rüzgâr santrallerine şebekeye katılımda öncelik sağlandı. Elektrik dağıtım şirketlerinin rüzgâr enerjisinin belirli bir kısmını zorunlu satın alması ve almazsa çeşitli cezalarla çarptırılması karara bağlandı. Elektrik dağıtım şirketleri ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarından tam güç çekebilmek için sistemleri geliştirmek zorunda bırakıldı. Bu zorunluluk ile birlikte isteyen dağıtım şirketlerine düşük faizli devlet kredileri tahsis edildi.
2009 yılındaki değişikliklerle şebekeye satış tarifesi modeli geliştirildi. Rüzgâr santrallerine 20 yıl boyunca bu tarifelerden yararlanma hakkı verildi. Santrallerin oldukları bölgelere göre değişiklik gösteren 5,4 € cent ile 6,5 € cent arasında 4 farklı tarife belirlendi. 2009’daki bu değişiklik ile önceki imtiyaz modeli terk edildi ve şebekeye satış tarifelerine geçiş yapıldı. Bu sayede yatırımcılar için uzun vadede çok daha güvenilir ve anlaşılabilir bir ortam sağlandı.
Çin’in rüzgâr enerjisi teknolojilerinde yerli üretimi arttırabilmek için de ciddi adımlar attığını görüyoruz. Özellikle büyük türbin üretiminde yerli-yabancı ortaklıkları teşvik eden yasalar, yerli imalatı zorunlu kılan uygulamalar, yerli kurulumu destekleyen gümrük vergileri ve devlet tarafından sağlanan multi-milyon dolarlık araştırma, geliştirme destekleri atılan bu adımlardan sadece bazıları.
Çin, 2000 yılı için hedeflediği 1000 MW güce ulaşamamıştı. Rüzgâr enerjisi piyasasının aktörleri bunun sebebi olarak zorlu onay süreçlerini ve yenilenebilir enerji kanunun olmamasını göstermişti. Fakat 2000’lerde, politikalarda yapılan değişiklikler ve Yenilenebilir Enerji Kanunu sayesinde Çin, 2020 yılı için koyduğu 30 GW hedefini 2010 senesinde aşarak 10 sene içerisinde bir sektörün nasıl oluşturulabileceği örneğini bizlere vermiş oldu.
Hakan Yıldırım / 17.01.2011
www.yesilekonomi.com